Hayat hiç birimize altın tepside sunulmadı. Hepimizin hikayesi farklı farklı. Bazılarımız yenilgiyi kabul edip bize sunulan her şeye boyun eğdik. Bu en kolay olanıydı. Yıllarca bu çaresizliği kabul eden biri olarak bunları yazıyorum. Düştüğüm yerden kalkmak bana zor geldiği için yerde kalmamı hep bir bahanelere sığdırdım.
Bu çaresiz kabullenişimi de kadere bağlıyordum. Kaderi ve diğer insanları suçlamak en güzel kaçış şekliydi. Herkes kusurlu, bencil ve acımasızdı. Kısır bir döngünün içinde ne kendim mutluydum ne de yanımdakileri mutlu ediyordum. Hayatımda ki insanları kendi doğrularıma kendi kalıplarıma sokmaya çalıştım. Yada benim tabirimle onlara doğruyu göstermeye çabaladım. Gerçek olan kimseyi düzeltemeyeceğin di; gerçek olan o insanı olduğu gibi kabul etmen yada yolunu değiştirmendi. Sen kendini düzelttin mi ki de başkalarını düzeltecektin. Belki de sorun senin bakış açındır.
Kendim başta olmak üzere herkes den ve her şeyden şikâyetçiydim. Bu nasıl bir hayattı böyle? İnsanın üstüne bu kadar da gelinmezdi ki!.. Bilipde bilmediğim tek şey bu insanları hayatıma ben almıştım. Bu tercihleri de ben yapmıştım. Oysa benim hayatım bir nehirdi ve bazen koca koca kayalar suya yuvarlanacaktı, bu hayatın bir parçasıydı. Ben o kayayı yerinden kaldırmak için boşu boşuna mücadele ediyordum. Oysa hiçbir nehir kaya için yolunu değiştirmek yada kaldırmak için çaba göstermezdi. Kayayın etrafından dolanır akışına devam ederdi. Herkes gibi bazen bende kayayı kaldırma çabasına girdim.
Farkında olmadığım tek şey bu yaşadıklarımın beni şimdiki ben yapmak için olduğu. İşte bu nokta insanın kendine dönme noktasıymış. Elbette bunun farkına varmak için her şeyi sorgulamaya başladığım da keşfettim. Kendime acımayı ve başkalarını suçlamayı bıraktım. Kimse benim hayatıma tesadüfen girmemişti. Hepsinden almam gereken dersler vardı. Dersini almadığım bir öğreti varsa bu da kısır bir dögü halinde bana tekrar tekrar geri geliyordu.
Herkes gibi elbette bende hata yaptım. Seçimlerimin bedelini de ödedim. Artık kimseyi suçlamıyorum. Çok sevdiğim bir büyüğümün bana dediği gibi insanlara AYN-RÜ RIZA ile bakmayı öğrendim. Yani insanlara muhabbetle her hangi bir kusur görmeden bakmak anlamına geliyor. Hepimiz farklı ortamlarda farklı şartlarda büyüyoruz. Yetişdiğimiz aile ve coğrafya her birimizi belli kalıplara koyuyor. Bize yüklenen zoraki kalıplar dışında her birimiz diğerine AYN-RÜ RIZA ile baktığımız bir dünya dileklerimle:
Saygı ve sevgiyle kalın
Serpil TEKİN