Gün, İronik Sorgulamalar günü..
Gün, gündeme "ironik" yaklaşma günü..
Peki gündem ne?
Gündem çook...
Kadınlara, çocuklara, hayvanlara hattâ artık bebeklere yapılan; şiddetler, istismarlar, cinayetler..
Bunların karşısında aranan adalet(!)...
Yolsuzluk'cu'ların 'ak'lanan kara paraları...
Öğrencilerin ve dolayısıyla velilerin yaşadığı, okul, barınma, temizlik gibi sorunları...
Siyaset arenasında dönen türlü türlü oyunlar..
Say say bitmez...
Gelin bugün tümünü temelinden etkileyen şeyi, yani parayı ironik ele alalım..
PARA!
Tümünü temelden etkilemiyor mu?
Adalet; gücü, yani parası olanla, olmayana aynı mı?
Kara paracıların, yolsuzluk"cu"ların işi zaten para..
'Ak'lanan, ya da hamuduyla götürülen şey para değil mi?
Eğitimde yerlerde, hatta yerin 20 kat dibinde olma sebebimiz, yani imkansızlıklar(!) neden?
ParasızlıktanMIŞ(!)
Öyle denmiyor mu?
Siyaset ve olmazsa olmaz getirisi RANT!
Eşittir o da para..
Daha bir çok şey..
Düşünün hepsinin temeli para!
Ee, bizimde yaşamımızı sürdürmek için ihtiyacımız olan şey de para!
Hani bir şarkı vardı eskiden...
PARA, PARA PARA..
İLLE DE PARA PARA.
VARLIĞI BİR DERT!
YOKLUĞU YARA...
Diye...
Peki; bizim ülkemizde PARANIN varlığından dolayı DERTLİ mi çok, yoksa yokluğundan dolayı YARALI mı?
Maaş zamlarının konuşulduğu şu günlerde bakalım mı birlikte; kim dertli, kim yaralı?
Önce YARALILAR!
Parası yok olanlar, ya da azda olsa alır almaz yok olanların başında "Asgari Ücret"li çalışanlar var...
Asgari ücret..
Adından anlaşılacağı gibi bir çalışanın alabileceği en asgari, yani en alt limit ücret..
Bu maaş türü; AZÂMİ yaşam standartlarını sürdürebilecek seviye olarak belirlenir..
Vasıfsız diye tabir edilen, herhangi meslek veya uzmanlığı olmayan, yeni ve terübesi olmayan çalışanlara uygulanması gereken tarife..
En azından dünya genelinde öyle!
Dünya geneli demişken, bizi kıskanan ülkelerle kıyasımıza bakalım mı?
Bilin bakalım "Asgari Ücretli Çalışan Sayısı" konulu istatistikte birinci kim?
Tabii ki de biz!!
Bir birincilik daha, HAMDÜ SENALAR OLSUN(!)
Buyrun sonuçlar:
1-TÜRKİYE: %36.2
2-SLOVENYA: %15.2
3-BULGARİSTAN: %14.1
3-ROMANYA: %13.3
4-POLONYA: %12.1
5-FRANSA: %11.6
7-YUNANİSTAN: %8.9
8-İRLANDA: %8.3
9-MACARİSTAN: %7.7
10-LETONYA: %7.3
11-ALMANYA: %6.6
Bu liste 21'inci sırada İspanya'nın %0.8 oranı ile bitiyor..
Ama dikkatinizi çekelim!
Türkiye'miz "ASGARİ ÜCRETLİ ÇALIŞAN SAYISI" olarak1'inci ve, 2'inciden bile %100 den fazla farkla(!)!!
Hele o bizi en çok kıskananların başını çeken Almanya!
10'uncu bile olamamış...
11'inci.. :)) (!)
Asgari ücretle çalışan sayısının farkını hemen kötüye yormayalım..
Asgari maaş alması gerekenler; dünya genelinde vasıfsız elemanlar iken, bizde üniversite mezunu veya kalifiye elemanlarda bu gruba girebiliyor!
O kadar gelişmişiz ki, kalifiye veya eğitimi tam kişiyi bile asgaride görüyoruz!
Bu nasıl bir gelişmişliktir yahu!
Kimde var?
Kıslanılacak kadar değil mi?
Lütfen! Bir çok konuda olduğu gibi burada da farkımız bu!
Peki bu birinciliğimiz olan %36.2 asgari ücretli veya kademeli olarak yükselen şekilde maaş alan çalışanların, yüzde kaçı "PARA PARA" şarkı sözündeki gibi paranın yokluğundan "yaralı"?
Taraflı tarafsız tüm istatistik araştırmalarının verdiği ortalama sonuçlar:
Yıl 2024
Açlık sınırı 19 ilâ 24 bin.
Yoksulluk sınırı 57 bin ilâ 75 bin.
Bizim asgari ücret şu an 17 bin lira??
Ve "çalışan" sayısının %36.2 si bu maaşı alıyor!
En taraflı araştırma şirketi bile 19 bin lira için "açlık" ifadesini kullanırken; çalışanların %36.2'sini oluşturan bu insanlar hâlen hayatta kalmayı nasıl başarıyor?
Şarkıda ne diyordu?
Varlığı dert!
Yokluğu yara!
İstatistiklere göre %32.2 si "aç"!
Şarkı sözüne göre yorumlarsak "ağır yaralı" olmak üzere; 70 bin altında maaş alan "yoksul" diğer yaralıları, "Yaralı Ceylan" misâli gezenler olarak burada bırakıp birazda "DERTLİ" lere bakalım mı?
Bu dertlilerin derdi de varlıktı ya..
Bu ülkede bir adı olsa bu dertten muzdariplerin, isimleri "Âli CENGİZ" olurdu herhalde..
Veya direkt ALİ CENGİZ!
A'nın üzerindeki(â) inceltme ile bu isim, Âli Cengiz olunca "yüce" sıfatını alırken inceltmesi olamayan a ile yazılınca normal Ali Cengiz oluyor..
İnceltmesiz olursa Ali Cengiz olur ve bir deyimi hatırlatır..
"Ali Cengiz Oyunu" deyimi; kurnazlık yaparak karşı tarafı aldatmak demektir.
Menfaatleri için yalan söyleyen, hile yapan ve insanları kandırmaktan hiç çekinmeyen insanlar için bu deyim kullanılır.
İnceltmeli â ile, Âli Cengiz olur dedik, yani "yüce(!)"
Âli Cengiz olarak yaşarken yüce gönüllülükleri ve isim anlamlarına uygun "gözü pek" bir şekilde her taşın altına ellerini sokarlar!
(Çünkü sırtları da pek)
Ee memleket sevdası ne de olsa(!)
"Ali Cengiz" olarak ise; deyime uygun, her türlü kurnazlığı en iyi bilenler de yine onlardır..
Her iki şekli ile, yani inceli incesiz dilbilgisi dışında; bu "Cengiz" veya Cengiz'leri ele alırsak çook ama çok "DERTLİ" ler..
Çünkü çook ama çook paraları var!
Parası olanın derdi de çok olurmuş derler...
Dertleri ne ola ki?
Adam(!) yada adamlar(!) o kadar dertli ki;
devletimiz bile onlara acıyor!!
Meselâ en basiti, vergileri yapılandırılıyor, ödenmiyor..
Bir daha..
Ödenmiyor..
Bir daha..
Bir daha..
Ve sanırız bıkkınlıktan, vergi borçlarını sildiği bile oluyor...
Ve öyle az buz vergilerde değil haa..
Yeni parayla MİLYONcuklar!
Hani şu açlık sınırının dahî altındaki "ASGARİ ÜCRET"liden bile kesilen...
Ne anlama geldiğini anlamadığımız, nerede kullanıldığını bilmediğimiz bir sürü ad ile bordrolarda, faturalarda vs gördüğümüz vergiler var ya..
İşte onlar, bu Ali veya Âli Cengiz'lere "dert" oluyormuş!
Dertleri buymuş demekki..
Ama "Âli" kelimesini bu kez devletimiz için kullanalım..
[Âli CENAP! (Yüce gönüllü, mert!)]
Âli cenap devletimiz kıyamıyor onlara!
Ne yapsın bizden sizden kesiyor, onların KOCAMAAANN "DERDİ"ni hafifletmek için!
Çünkü o "Ali CENGİZ" ve türevleri bu ülkenin mihenk taşları!
VATAN, MİLLET, SAKARYA!!
Ama eğri oturup doğru konuşalım..
Bütün projeleri hakkıyla(!) ihaleler alarak yapıyorlarMIŞ!
Amaaa tek şartla:
İş garantili!
Bu "iş"ler çok çeşitli..
Enerji, inşaat, otoyol, köprü, hastane postane...
Ne ararsanız!
Bunlar "şartları gereği" "iş garantisi" ile yapılıyor!
Yani "iş" olmazsa "Âli Cenap" devletimizin bütçesinden, yani bizim ödediğimiz vergilerden, yani alacağımız maaşlardan kestirtip veriyoruz biz!
En küçüğü olan "asgari ücret"in bürütü 20 bin meselâ!
Bize verilen neti 17 bin!
kesilen 3.000 lira nerede?
VERGİ!!
İşverenin ödediği primler hariç!
Maaş yükseldikçe kesilen veya ödenen de artıyor!
Bunlar hepimizin bildiği şeyler evet!
İşte bu sebeple, bu Âli veya Ali Cengiz'lerin derdi bizi geriyor!
Ama niye geriliyoruz ki?
Paranın başındaki sayın bakanımız Mehmet Şimşek 5 gün önce
“Ülkemizde vergi yükünün yüksek olduğu algısı, gerçeği yansıtmıyor.”dedi!!!
Nasıl yani?
Çalışan ve tüketici olarak her kalemde vergi ödeyen bize, yine "algı operasyonu" mu yapılıyor?
Yoksa birileri bizi kandırıyor mu? (!)
Geçmediğimiz köprünün parasını ödemek, gitmediğimiz hastanenin "müşteri" açığını kapatmak bizim işimiz olduğundan, bahsettiğiniz yük de bizim olmuyor mu sayın bakan?
"Hastanenin 'müşterisi' mi?"
Böyle bir ifade olur mu demeyin lütfen..
7 Haziran 2018 tarihinde, CNN Türk-Kanal D ortak yayınına katılan Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın, programdaki konuşmasında, Şehir Hastanelerini anlattığı bir bölümde:
(AYNEN ALINMIŞTIR)
**""..... Proje bizim işimiz.
Avrupalı buraya gelsin.
Tek derdimiz kalite sahibi doktorlarımızı arttırmak.
Onları artırdığımızda bu *hastanelerin müşterisi* inşallah çok daha artacak.
Şu an bile vatandaşlarımız buraya geldiğinde o kadar mutlu oluyor ki… Gidiyorum, gözleri doluyor.
'Ey Tayyibim diyor, sen bu hastaneleri yaptın, ben ne davarımı ne ineğimi sattım... Buraya para ödemeden yattım' diyor.
Biz gelmeden önce MR mı vardı, tomografi mi vardı?
Geldiğimizde birkaç tane kırık dökük ambulans vardı.
Eskiden köpeklerin çektiği ambulans ile götürülürdü.
Şimdi paletli ambulanslarla bu işi yapıyoruz.
Yapıyoruz ve yapacağız.
Mutluluk bu, huzur bu.""**
Demişti ya..
O yüzden hasta değilde "müşteri"dedik bizde..
Konuşmanın devamındaki cümleler ile de kendimize gelelim lütfen!!
Artık köpeklerin çektiği ambulanslardan kurtulduk!
MR var, TOMOGRAFİ var!
Âli veya Ali Cengiz'ler iyi ki varlarMIŞ!!
Yoksa halimiz nice olurdu?
Geçmesekte yolların köprülerin, gitmesekte hastanelerin, çektirmesekte MR ların **müşteri** açığını kapatırız EVELLALLAH!
Yazı başında ülkemizin birinciliğine niyetle ettiğimiz gibi, "HAMDÜ SENALAR OLSUN" diyelim mi hepbirlikte..
Ez cümlede; yazı başında nakaratını verdiğimiz "PARA PARA" şarkısının söz yazarı Şanar Yurdatapan'ın şarkı devamındaki sözlerini de verelim..
Bu şarkı ve bu sözleri; radyoda istek parçası misâli, DERTLİ Ali veya Âli CENGİZ'lerimize ve onlara kıyamayıp, onların yerine "MİLLETİNE" kıyanlara, kıyılmasına göz yumanlara gelsin...
***************
Üç şey demiş Napolyon,
Para, para, para!
İnsanlar öldürülür onun uğruna,
Servetin ulaşsa da yüz milyonlara..
Kefenin cebine sığmaz bir tek lira!
Para, para, para..
İlle de para, par!
Varlığı bir DERT!
Yokluğu YARA!
****************
Kefenin cebi yok!!!
Yetmez mi artık?
Ve bu şarkı üstüne tatlı niyetine, Neyzen Tevfik'in olduğu söylenen bir dörtlük verelim:
"Ekmek herkese yetecekti aslında.. Tarlaya karga dadandı,
Ambara fare..
Fırına hırsız,
Memlekete harami!"
Para niye çok, niye yok diye, ironik ironik sorgularken biz..
Ve var olana dert, yok olana yara iken..
Rabbimizden; "ÇOKLUKTAN DERT"lilere deva, "YOKLUKTAN YARA"lılara ise şifa isteyelim...
VESSELÂM....