Bir dönem vardı, hatırlayın... Ons altın 1700-1800 dolar bandında gezinirken, televizyon ekranlarında arz-ı endam eden “ekonomist” kılıklı yorumcular Fransa'nın altın satışına atıfta bulunarak ağız birliği etmişçesine şunu söylüyordu: “Ons altın 1200 doların bile altına inecek.” Pandeminin bitmesiyle birlikte ticaretin canlanacağını, güvenli liman ihtiyacının kalmayacağını, altının artık eski parlak günlerini göremeyeceğini iddia ediyorlardı.
Ne oldu? Pandemi sonrası piyasalar açıldı, altın fiyatı önce 1600 dolara dayandı, sonra rüzgâr tam tersine esmeye başladı. “Ben demedim mi?” pozlarında kameralar karşısına geçip böbürlenenlerin büyük bölümü bugün piyasaların sessiz seyircisi hâline geldi. Çünkü onların tahminleri değil, küresel gerçekler kazandı.
Bugün itibariyle ons altın 3250 dolar. Ve evet, 4000 dolarlık seviyeye yürüyüş başladı. Her geçen gün altın değer kazanıyor. Peki neden? Çünkü dünyada artık güven unsuru yok. Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasında yaşanan her gerilim, her restleşme altının cebine değer koyuyor.
Çin’in altın toplamaya devam etmesi, ABD tahvillerinden uzaklaşması, petroyu dolarla değil, yuanla alma çabası ve küresel ticaretin yavaşlaması... Bütün bu gelişmeler, ons fiyatının 2000 doların altına düşme ihtimalini artık tarihe gömmüştür.
Bazı “ekonomistlerin” anlamadığı şey şu: Altın sadece metal değildir. Altın, aynı zamanda güvendir, rezervdir, jeopolitiktir, stratejidir. Bugün dünya bir para savaşının ortasındadır ve bu savaşın galibi ne dolar olacak, ne euro. Galip, değerini binlerce yıldır koruyan altın olacaktır.
Şayet ABD ile Çin arasındaki tansiyon düşer, Çin altın satmaya başlarsa geçici bir geri çekilme yaşanabilir. Ama unutmayın, altın artık 2000 doların altına inmez. Bu bir tahmin değil, bu bir gerçek. Küresel sistem çökerken güvenli liman hep aynı kalacaktır.
Bugün hala ekranlara çıkıp "Altın düşecek" diyen varsa ya gerçekleri göremiyordur ya da birilerinin algı oyununa alet oluyordur. Oyun büyük, ama altın bu oyunun dışında. Çünkü altın, lafla değil gerçekle yükselir.